28 Eylül, 2010

Hayati Misman


Dünyanın neresine gidersem gideyim, minicik bir boşluk bulur bulmaz sanat galerisine atarım kendimi. Hayati Misman'ı da böyle tanıdım seneler önce. Yaşıtı çoğu insanın ''artık unumu eledim, eleğimi astım''  yaşam tarzlarına inat hala üretken, hala gözleri parlayan, hala çocuk gibi neşeli, hala hayatı sorgulayan dünya tatlısı...
Yaptıkları, yapmayı planladıklarını konuşmaya başlayınca bu eserlerin kimin elinden çıktığını çok daha iyi anlıyorsunuz.
Hele de bu yaşama sevincini öğrencilerine aktarabilirse ondan daha mutlusu yok..
Alın size bir örnek..

23 Eylül, 2010

Bir Ticaret Masalı..Tayanç Ayaydın'a tebriklerimle


Bazen kendime çok kızıyorum. Yabancı filmleri takip etmeye çalışmaktan Türk yönetmenlere, Türk oyunculara haksızlık ediyorum gibi geliyor. Her şeyden daha da öte bu emeğin karşılığını bizler gibilerin alkışlarını ya almıyorlar ya da geç alıyorlar.

Bir Ticaret Masalı/ A Tale of Trade

Türk filmi dedim ama oyuncular dışında filmde Türk ismine rastlamadım.

Tayanç tebrikler. Gözlerinin en diplerinde rolü dibine kadar yaşadığın için..Beni oralara götürdüğün için.Camideki yakarışın, Jack Nicholson taklidin, blöf yaparkenki ciddiyetin, çocuğunu severkenki içtenliğin, pazarlık yaparkan bile espri yapabildiğin ve sarhoş olduğunda doğaçlama yaptığın dansın için.

Genco tebrikler. Kendini bizlerden esirgemediğin için. Yalnız bir adamın son günlerindeki düşüncelerini bize dümdüz verdiğin için. Ailenin son üyesi olan yeğenine verdiğin öğütler için.

Sin City

Bir arkadaşım önerdi, Frank Miller'ı çizgilerini görmelisin dedi. O zaman hatırladım küçükken okuduğum çizgi dizileri. Annem hiç anlamadı onlardan ne zevk aldığımı, babam ise ikinci erkek çocuk zevkini bende yaşamanın mutluluğundan sesini çıkarmazdı. Erkek kardeşimle kavgalarımız hep önce ben okuyacağım üzerineydi ilkokulda : Zagor, Kızılmaske, Tommiks. Sonra Gırgır girdi hayatıma. Bu sefer kızlar anlamadı. Zaten anlamalarını da beklemiyordum.

İlk Sin City ile başladım okumaya bu seride. Sonra çizeri merak ettim. Ve adamım dedim.

Çizgi ötesi karakterler, hızlı akan olaylar..

Ve filmi...İlk defa kitabını okuduğum bir kitabın filmini izlerken daha da heyecanlandım. En az kitaptan aldığım zevk kadar, filmden de aldım.

Ve Frank'ten bir alıntı ile akılları biraz daha karıştıralım:

''You can't have virtue without sin. What I'm after is having my characters' virtues defined by how they operate in a very sinful environment. That's how you test people."

20 Eylül, 2010

ZİL

bir sahil kenti…sıcak bir yaz günü...bir başımayım evde. her zamanki gibi kitaplarda unutuyorum kendimi. cumartesi..annem kardeşimle çarşıda..saat 16:00 ..zil aralıksız çalıyor …arkasından yumruk ve tekme sesleri..ahşap kapı kırılacak sanki..gelen babam .yüzünü görünce kalbim çarpmaya başlıyor .. suratı saldırmayı planlayan vahşi bir hayvan gibi..annen nerde? yok evde cevabından sonra yapışıyor boğazıma, ellerini açmamacasına..sesim çıkmıyor, çıkaramıyorum..anlamıyorum neden , neden? nefesini duyuyorum ..boğulduğumda bana suni teneffüs yapan babamın nefesini.. anason ve soğan kokuyor oysa şimdi...sadece içki mi bunu yaptıran..sadece sarhoş değil....başka bir insan ..babam değil..tek soru annen nerede? gözüm kararıyor, portmantoya çöküyorum..daha da sıkıyor..ellerini çekmeye çalışıyorum ama nafile ..incecik bedenim titremeye başlıyor..ne olur, ne olur annemi ve kardeşimi bir daha göreyim…annemin sesini duyuyorum o karanlığın içinden dayan kızım geliyorum..dayan..sabret bir tanem…anne çabuk ol diyorum …nefes alamıyorum..burnuma çürük yumurta kokusu geliyor..ve bir boşluk… onu alt edemeyeceğim anladığım anda hayattan vazgeçiyorum..hadi daha fazla sık diye haykırıyorum..ve göz bebeklerimi gözbebeklerine kilitliyorum..ve gördüklerime inanamıyorum. bildiğim insan değil o –babam değil.. önce bir hayvan ..elinden yiyeceği alınmış bir hayvan ve öldürmek için yapıyor ve benim kim olduğumu bilmiyor. sonra öksüz kalmış bir ergen çocuk..büyümemiş.. bedeninde iki farklı canlı ..kendi kendi değil..adını bilmiyor…ve göz bebeklerimi  büyüttüğüm zaman benim gücümün farkına varıyor..artık nefes alıyor muyum bilmiyorum..etrafımda sarı bir hare var..ben de onun gibi bir hayvanım artık ..ama daha güçlü bir hayvan… meydan okuyorum gözlerimle ona …hadi daha da sık boğazımı diyorum…gözlerimle..korkmuyorum senden…. zaten öldüm mü, yaşıyor muyum bilmiyorum…daha da bastırıyor..ben daha da gözlerimi açıyorum…ve öldür artık beni diyorum.. gücün yetmiyor mu? benim kadar güçsüz birine? daha da sık …daha da sık.. ve senden artık kurtulalım…insan gibi  olmayan bir babadan kurtulalım.   gülümsüyorum…o daha da sıkıyor..ben daha da gülümsüyorum… çözüm mükemmel.. daha da sıkıyor sonunda.. kendi kuyusunu kendi kazıyor… bu benim için gücün bana geçmesi demek…sürüneceksin.. bu yaptıkların karşılıksız kalmayacak… ve herkes senden kurtulacak..ben ..ben… evet herkes üzülecek benim için  ..ama geride kalanlar en azından huzurlu geçirecekler kalan günlerini.. burnuma gelen koku..yine iyot kokusu .. hayır bu gerçek değil..denizin odama vuran dalga seslerinin fısıltıları ….sen çok güçlüsün diyor dalgalar…sen çok güçlüsün…kimse sen istemeden seni götüremez …ama kendini bırakırsan çok kolay götürür..kim fisildıyor..kimsin sen? neden beni kurtarmak istiyorsun? ben çok yoruldum artık..dayanamıyorum..hani diyor geçen gün koşarken nefesin kesilmişti..ve kendin biraz daha biraz daha sonra daha fazla alabileceksin diyen ses var ya işte o benim senin iç sesin..kimseye boyun eğme diyen sesin..ha gayret diyen sesin…savaş, dayan diyen sesin.. ….bak dalgalar sana ne diyor dayan diyor…tamam diyorum kendime kimse beni benden alamaz bu benim ‘’baba’’ diye seslendiğim insan bile olsa…o an…o an gözümdeki kararma yavaş yavaş geçiyor, ne oluyor bilmiyorum…bana dayan diyen ses uzaklaşıyor…birisi geliyor…başka bir erkek sesi duyuyorum..apartmandaki komşularımızdan birisi..avını yemek için öldürmeye çalışan hayvanı çekiyor kendine…. elleri boğazımdan kayıyor sertçe....insan kızına bunu neden yapar diye azarladığını duyuyorum …onu yere fırlattıktan sonra bana verdiği suyu önce yutamıyorum…iç kızım diyen sesi beni kendime getiriyor..içiyorum kan gibi suyu…babam yerden kalkıp bana sarılıyor..ağlıyor, bağırarak, haykırarak ağlıyor…gözyaşlarımız birbirine karışıyor…biraz önceki pençeleşmiş damarlı elleri beni kucaklamış içine sokarcasına bastırıyor… paçasından akan sapsarı olmuş idrarına dalıyorum..artık uyanmak istiyorum…ya da hiç uyanmamak…

16 Eylül, 2010

ARTIK ÖĞRENDİM 1

Hayallerimin peşinden koşmayı.
Hayattan bezmemeyi,
Kendimle dalga geçmeyi.
Gülmeyi, gülüp geçmeyi.
Değişime açık olmayı.

Hayata asla küsmemeyi.
Rengarenk ruhlar taşımayı.
Müzikle yaşamayı,
Hissettiğim gibi olmayı, olduğum gibi hissetmeyi.....

Billy Joel'den bu şarkıyı canlı dinlemek isterdim...

She’s always a woman
She can kill with a smile
She can wound with her eyes
She can ruin your faith with her casual lies
And she only reveals what she wants you to see
She hides like a child
But she’s always a woman to me
She can lead you to love
She can take you or leave you
She can ask for the truth
But she’ll never believe you
And she’ll take what you give her, as long as it’s free
She steals like a thief
But she’s always a woman to meChorusOh
-she takes care of herself
She can wait if she wants
She’s ahead of her time-and she never gives out
And she never gives in
She just changes her mind
And she’ll promise you more than the garden of eden
Then she’ll carelessly cut youAnd laugh while you’re bleedin
’But she’ll bring out the bestAnd the worst you can be
Blame it all on yourself
Cause she’s always a woman to meChorus
She is frequently kind
And she’s suddenly cruel
She can do as she pleases
She’s nobody’s fool
But she can’t be convicted
She’s earned her degree
And the most she will doIs throw shadows at you
But she’s always a woman to me

İĞRENİYORUM

  • İclal Aydın gibi dünyayı toz pembe görenlerden
  • paranın herşey olduğunu zannedenlerden
  • bedeni ile ruhunu senkronize etmek için çaba bile harcamayanlardan
  • yüzü kızarmadan yalan söyleyenlerden
  • sadece diyet, güzellik ve erkek konuşanlardan
  • sadece futbol, seks ve kadın geyiği yapanlardan
  • hayatın sadece işten ibaret olduğunu zannedenlerden
  • yazlık yerlerde sivri topuklu ayakkabı giyenlerdenden
  • fazla tüketenlerden
  • estetikten uzaylıya dönen suratlardan
  • solaryumlu vücutlardan
  • hedefledikleri için herşeyi göze alanlardan
  • okumadıklarını okumuş gibi işkembeden atanlardan
  • ruhsuz iş yapanlardan
  • kankasıyla mıçarken bile konuşanlardan
  • çift kişiliklerden
  • kendi büyümeden çocuk doğuranlardan
  • çocuk doğurunca bu dünyadaki işi bittiğini zannedenlerden
  • çalıştıkları insanları köle gibi görenlerden
  • konuşurken suratına bakmayanlardan
  • dünyanın kendi etrafında döndüğünü zannedenlerden

Eric Clapton


Erıc Clapton

Eric amcanın Boğaz'da verdiği konser herkesi büyüledi mi bilmem ama,  yaşadıklarına rağmen sahnede bir buçuk saat kalabilen biri olarak acısıyla, mutevaziliğiyle ve tutkusunu bize geçirebilme yeteneğiyle alkışlarımı hak etti. Hayatını verdiği müziğe, taptığı gitarına, Steve Winwood  gibi bir ustayla dinleyiciye geçirdiği ruhla benim mutlaka olmazla olmazlarım arasında ömrüm boyunca kalacaklardandır.

Listeleme işinden- kadın dergilerindeki nedeniyle (sevgilinizi baştan çıkarmanın 100.000 yolu, zayıf görünmenin 45.543 yolu, nasıl daha çekici olursunuzun bilmem kaçıncı yolu)-  nefret etmeme rağmen, en sevdiğim Clapton şarkıları deyince ilk aklıma gelenler..

  • tears in heaven
  • after midnight
  • walking blues
  • layla
  • white room
  • sunshine of your love

01 Eylül, 2010

Yorumsuz

Frida Kahlo

RÜYA

Sırılsıklam olmuşum...Çarşaf tüm vücuduma dolanmış… Saçlarım tel tel bütün yüzüme yapışmış... Ayaklarımın altı yalınayak ateşte yürümüşçesine yanıyor..Ayalarım karıncalanıyor…Beynim uyuşmuş…Nerdeyim… Kimim…Burası neresi?.. Saat kaç?..


Annem nerede?...Neden yalnızım?...Bu sessizlik kulaklarımı sağır edecek…

Rüya mıydı biraz önce yaşadıklarım? Bilmiyorum, evet biliyorum...Yataktan hızlıca kalktım, banyoya koştum, ayna ..Allah’ım lütfen rüya olsun…Lütfen yalvarıyorum sana... Tekrar aynılarını yaşamak istemiyorum…Sıradan basit durağan bir yaşam istemiştim senden..Evet öyleydi öyleydi ta ki….

Çocuklarım yanımdalar yatakta ikisi birbirine sarılmış uyuyorlar.. Ne kadar da masum, ne kadar da saflar...Nasıl onları kirletmeden ayakta kalmayı öğreteceğiz? Küçük ablasına biraz daha sokuluyor korunmak istercesine…

Biraz önceki rüyaymış….Çocukları kaybettim…bulamıyorum..İçki, sigara, müzik…Cep telefonum kilitlendi…Kimden yardım istemeliyim? Kardeşim..kardeşimden…Telefonu neydi? Numarasını hatırlamıyorum.. Nasıl ulaşacağım ona?

Çocuklara baktım, kendimi yokladım hangisi rüya hangisi gerçek? Korkuyorum, yeniden

Aynı şeyleri yaşamaktan korkuyorum... Sessizleşmekten, kendime zarar vermekten...