09 Mayıs, 2011
06 Mayıs, 2011
Bilge Karasu
5 Mayıs 2010 Perşembe
9:15 Müge Gürsoy Sökmen
9:30 Oruç Aruoba: “Ioakim’in Tilki’si”
9:15 Müge Gürsoy Sökmen
9:30 Oruç Aruoba: “Ioakim’in Tilki’si”
10:30 I. Oturum
Süha Oğuzertem: “Bilge Karasu’nun Okuma Pratiği”
Yücel Kayıran: “Bilge Karasu’da Kurmacanın Kuruluşu”
Tansu Açık: “Bilge Karasu Okumaları: Mektuplar”
Süha Oğuzertem: “Bilge Karasu’nun Okuma Pratiği”
Yücel Kayıran: “Bilge Karasu’da Kurmacanın Kuruluşu”
Tansu Açık: “Bilge Karasu Okumaları: Mektuplar”
12:00 II. Oturum
Ali Akay: “Dumezil Etkisi”
Servet Erdem: “Karasu Metinlerini ‘İki’den Okumak”
Öndercan Muti: “Ses ve Boşluk: Baskı Ortamında Daimon"
Ali Akay: “Dumezil Etkisi”
Servet Erdem: “Karasu Metinlerini ‘İki’den Okumak”
Öndercan Muti: “Ses ve Boşluk: Baskı Ortamında Daimon"
14:15 III. Oturum
Murathan Mungan: “Bilge Karasu’dan Öğrendiklerim”
Doğan Yaşat: “Bilge Karasu’da Susku’nun Estetiği”
Ender Keskin: “Hayvanlar ile İnsanlar, Ses ile Söz Arasında”
Doğan Yaşat: “Bilge Karasu’da Susku’nun Estetiği”
Ender Keskin: “Hayvanlar ile İnsanlar, Ses ile Söz Arasında”
16:15 IV. Oturum
Kıvılcım Yıldız Şenürkmez: “Uzun Sürmüş Bir Günün Akşamı’nda Süreklilik, Dönüşüm ve Müzikal Akış”
Cüneyt Türel: “Çeşitlemeli Korku Üzerine”
Seslendirme: Çeşitlemeli Korku
Yöneten: Erdem Çöloğlu
Soprano: Şebnem ÜnalAlto: Elif Tuğba TekışıkTenor: Erdem Nusret KarakaşBariton: Bahadır Noyan CoşkunBas: Fatih Çakmak
Kıvılcım Yıldız Şenürkmez: “Uzun Sürmüş Bir Günün Akşamı’nda Süreklilik, Dönüşüm ve Müzikal Akış”
Cüneyt Türel: “Çeşitlemeli Korku Üzerine”
Seslendirme: Çeşitlemeli Korku
Yöneten: Erdem Çöloğlu
Soprano: Şebnem ÜnalAlto: Elif Tuğba TekışıkTenor: Erdem Nusret KarakaşBariton: Bahadır Noyan CoşkunBas: Fatih Çakmak
6 Mayıs 2010 Cuma
10:00 I. Oturum
Hilmi Tezgör: “Kılavuz’un Bahçeleri”
Nihan Abir: “Ölümün ‘Kara’sularında”
Onur Avcı: “Tanımın Ölümü: Bir İncitmebeni Okuması”
Hilmi Tezgör: “Kılavuz’un Bahçeleri”
Nihan Abir: “Ölümün ‘Kara’sularında”
Onur Avcı: “Tanımın Ölümü: Bir İncitmebeni Okuması”
11:30 II. Oturum
Jale Parla: “Gece’nin Distopya ve Bohemyası”
Engin Kılıç: “Gece Nasıl Bir Darbe Romanı?”
Zeki Coşkun: “Gece ve Ötesi”
Jale Parla: “Gece’nin Distopya ve Bohemyası”
Engin Kılıç: “Gece Nasıl Bir Darbe Romanı?”
Zeki Coşkun: “Gece ve Ötesi”
14:00 III. Oturum
Fatih Özgüven: “Göçmüş Kediler Bahçesi’ni Okurken”
Türker Armaner: “Korku, Yalan, Hakikat: Uzun Sürmüş Bir Gün”
Burak Kesgin: “Uzun Sürmüş Bir Günün Akşamı’nda ‘Kaçış’ İzleği”
Fatih Özgüven: “Göçmüş Kediler Bahçesi’ni Okurken”
Türker Armaner: “Korku, Yalan, Hakikat: Uzun Sürmüş Bir Gün”
Burak Kesgin: “Uzun Sürmüş Bir Günün Akşamı’nda ‘Kaçış’ İzleği”
15.45 IV. Oturum
Özlem Özkan: “Bilge Karasu’nun Bir Metni Üzerine Resim”
Yıldırım Arıcı: “Avından Göz Alan Göz Yazıları”
Deniz Göktürk: “Dönüşümler Diyarında Avrupa’yı Düşlemek”
Özlem Özkan: “Bilge Karasu’nun Bir Metni Üzerine Resim”
Yıldırım Arıcı: “Avından Göz Alan Göz Yazıları”
Deniz Göktürk: “Dönüşümler Diyarında Avrupa’yı Düşlemek”
17:15 V. Oturum
Neslihan Demirkol: “Müşfik’i kim anlattı?: Troya’da Ölüm Vardı’da Anlatıcılar”
Zeynep Zengin: “Ustadan Çırağa: Yaşam ve Ölüm Üzerine”
Levent Kavas: “Dere Tepe Düz: Karasu’nun Süreyerleri”
Neslihan Demirkol: “Müşfik’i kim anlattı?: Troya’da Ölüm Vardı’da Anlatıcılar”
Zeynep Zengin: “Ustadan Çırağa: Yaşam ve Ölüm Üzerine”
Levent Kavas: “Dere Tepe Düz: Karasu’nun Süreyerleri”
05 Mayıs, 2011
Suskunluğunun Altında Şelaleler Akan Tutkulu Aşık
Uğur Yücel'İn Kaleminden Eşi Derya Alabora
30 yıl önce tanıdım onu. Bizim Tef Kabare Tiyatrosu’nun sahnesinde ‘Hırçın Kız’ çalışmışlardı. Vaktiyle bir arkadaşımla oynadığımız ‘Hırçın Kız’ çok sükse yapmıştı okulda. Mezuniyetimizden sonra da konuşuldu. Aynı sahneyi oynayacaklardı. Bana gelmişlerdi. Mizansenimizi gösterdim. Sahnenin duygusunu anlattım. Kimi zaman karşılıklı oynayarak prova geçtik onunla. Utangaç, güzel bir kız olarak hatırladım sonrasında onu ama deftere yazmamıştım. Demek yıllarım bu Hırçın Kız’la geçecekmiş. Bilmiyordum.
Başından fışkıran deli kızıl saçları, çilleri... Güzel sevda... Suskunluğunun altında şelaleler akan tutkulu aşık delişmen kızlar gibiydi. Anne olduktan sonra da durup oturmadı aslında. Sülalede Selanikli bir deli büyükanne olmalı ki bu kızı anlayalım. Varmış da zaten. Öte yandan yemiş bitirmiş bir olgunluk… Lezzetli ev yemekleri pişiren, eğlenceli, anaç, düşkün dostu, adaletli, gece geç saatlerde barını kapayıp tek başına kaybolup giden kavi Slav kadınlarına benzer. Sadakatle kulis lambaları karşısında makyajını silip artist barlarında kadeh parlatan inceden kibirli yeri pek kolay dolmayacak esrarengiz karakter oyuncularında, Hanna Schygulla’nın uzun koridorlarda Lili Marleen yürüyüşünde, Cahide Sonku’nun efkarında, Liza’nın kabaresinde, Sally Bowles azgınlığında, kuzey ülkelerinden gelmiş ve aniden karlar altında yok olup gidecek Femme Fatale bir yosmada, Persona’nın çıkmaz sokağında, bir balkan çingene alayının ortasında elinde şarap şişesi dört kol çengi bir karnavalda, kış günü hayranlıkla sevdiği oğlunun boynuna atkısını sararken gözleri nemlenen her annede, belalı bir sevgilinin peşinden yıllarca şehir şehir alem alem dolanan yaralı her pavyon şarkıcısının suretinde gözükür.
Küçücük bir kız çocuğundan, elinde votkasıyla kaşarlanmış eski zaman kadınlarına kadar uzanan sessiz bir klavye. Duymadığınız içli sesiyle kederli bir şarkı... Yakınındayken özlenen kadındı. Bende benim de bilmediğim, bilip de görmediğim, savurup attığım her duyguya, yırtılmış her kağıt parçasına hayranlıkla baktı. Aşığına bakar gibi.
Kekik kokulu adaların rüzgarlı tepelerinde başını bağrıma yaslarken yüreğimin titrediği gencecik çilli kırmızının aşk üzerine yazdığımda koyu bir ilhamla yeri baki. Canımın ta içi oğluma her sarıldığımda ciğerime dolan bahar kokusunda da.
Bir yerlere kaybolursam ruhum dolu, oğluma ilelebet hasret, ona minnet ve şükranla giderim bu dünyadan. Hırçın Kız’a...
30 yıl önce tanıdım onu. Bizim Tef Kabare Tiyatrosu’nun sahnesinde ‘Hırçın Kız’ çalışmışlardı. Vaktiyle bir arkadaşımla oynadığımız ‘Hırçın Kız’ çok sükse yapmıştı okulda. Mezuniyetimizden sonra da konuşuldu. Aynı sahneyi oynayacaklardı. Bana gelmişlerdi. Mizansenimizi gösterdim. Sahnenin duygusunu anlattım. Kimi zaman karşılıklı oynayarak prova geçtik onunla. Utangaç, güzel bir kız olarak hatırladım sonrasında onu ama deftere yazmamıştım. Demek yıllarım bu Hırçın Kız’la geçecekmiş. Bilmiyordum.
Başından fışkıran deli kızıl saçları, çilleri... Güzel sevda... Suskunluğunun altında şelaleler akan tutkulu aşık delişmen kızlar gibiydi. Anne olduktan sonra da durup oturmadı aslında. Sülalede Selanikli bir deli büyükanne olmalı ki bu kızı anlayalım. Varmış da zaten. Öte yandan yemiş bitirmiş bir olgunluk… Lezzetli ev yemekleri pişiren, eğlenceli, anaç, düşkün dostu, adaletli, gece geç saatlerde barını kapayıp tek başına kaybolup giden kavi Slav kadınlarına benzer. Sadakatle kulis lambaları karşısında makyajını silip artist barlarında kadeh parlatan inceden kibirli yeri pek kolay dolmayacak esrarengiz karakter oyuncularında, Hanna Schygulla’nın uzun koridorlarda Lili Marleen yürüyüşünde, Cahide Sonku’nun efkarında, Liza’nın kabaresinde, Sally Bowles azgınlığında, kuzey ülkelerinden gelmiş ve aniden karlar altında yok olup gidecek Femme Fatale bir yosmada, Persona’nın çıkmaz sokağında, bir balkan çingene alayının ortasında elinde şarap şişesi dört kol çengi bir karnavalda, kış günü hayranlıkla sevdiği oğlunun boynuna atkısını sararken gözleri nemlenen her annede, belalı bir sevgilinin peşinden yıllarca şehir şehir alem alem dolanan yaralı her pavyon şarkıcısının suretinde gözükür.
Küçücük bir kız çocuğundan, elinde votkasıyla kaşarlanmış eski zaman kadınlarına kadar uzanan sessiz bir klavye. Duymadığınız içli sesiyle kederli bir şarkı... Yakınındayken özlenen kadındı. Bende benim de bilmediğim, bilip de görmediğim, savurup attığım her duyguya, yırtılmış her kağıt parçasına hayranlıkla baktı. Aşığına bakar gibi.
Kekik kokulu adaların rüzgarlı tepelerinde başını bağrıma yaslarken yüreğimin titrediği gencecik çilli kırmızının aşk üzerine yazdığımda koyu bir ilhamla yeri baki. Canımın ta içi oğluma her sarıldığımda ciğerime dolan bahar kokusunda da.
Bir yerlere kaybolursam ruhum dolu, oğluma ilelebet hasret, ona minnet ve şükranla giderim bu dünyadan. Hırçın Kız’a...
Pina Bausch
“pina” bir belgesel değil, bir dans filmi.
kah sahnede sularla dövülen bir kayaya tanık oluyorsunuz, kah bir su birikintisinin yanında sırtında ağaç fidesi taşıyan kırmızılı bir kadına, kah bir balo salonunda kadın ile erkeklerin kendilerini satışa çıkarmalarını seyrediyorsunuz, kah bir yüzme havuzunun kenarında kendi saçını tutup çeken bir dansçıya, kah sandalyeler arasında acı veren bir aşkı yaşamaya mahkum olmuş bir çiftin rutinine dahil oluyorsunuz, kah taşıt yollarının kesişme noktasında birleşen çiftin aşk hikayesine, kah ormanlık bir alanda yerdeki güz yapraklarını rüzgar makinasıyla süpüren bir kadın dansçıyı izliyorsunuz, kah wuppertal’in ünlü asılı tramvayında uzaydan düşmüş gibi duran tavşan kulaklı yabancının ürkekliğine…
bunlar gördüklerim..
Hissettiklerim mi?
İçinde gizli kalmışları çıkarma şekli, kendimin bile anlayamayacağı netlikte çıkarabilme gücü..
Dansçıların taa gözlerimin içine bakıp, durup, susup, kısacık konuşmaları..
Dış mekan kullanımı,
Dans ile insanın temel oluşlarına inebilme şekli..
Ve son cumle DURMA DANS ET, DANS ET, YOKSA ÖLECEKSİN.
Ne mi demek? Yaşa hayatı yaşa, durursan hayat da duracak.
kah sahnede sularla dövülen bir kayaya tanık oluyorsunuz, kah bir su birikintisinin yanında sırtında ağaç fidesi taşıyan kırmızılı bir kadına, kah bir balo salonunda kadın ile erkeklerin kendilerini satışa çıkarmalarını seyrediyorsunuz, kah bir yüzme havuzunun kenarında kendi saçını tutup çeken bir dansçıya, kah sandalyeler arasında acı veren bir aşkı yaşamaya mahkum olmuş bir çiftin rutinine dahil oluyorsunuz, kah taşıt yollarının kesişme noktasında birleşen çiftin aşk hikayesine, kah ormanlık bir alanda yerdeki güz yapraklarını rüzgar makinasıyla süpüren bir kadın dansçıyı izliyorsunuz, kah wuppertal’in ünlü asılı tramvayında uzaydan düşmüş gibi duran tavşan kulaklı yabancının ürkekliğine…
bunlar gördüklerim..
Hissettiklerim mi?
İçinde gizli kalmışları çıkarma şekli, kendimin bile anlayamayacağı netlikte çıkarabilme gücü..
Dansçıların taa gözlerimin içine bakıp, durup, susup, kısacık konuşmaları..
Dış mekan kullanımı,
Dans ile insanın temel oluşlarına inebilme şekli..
Ve son cumle DURMA DANS ET, DANS ET, YOKSA ÖLECEKSİN.
Ne mi demek? Yaşa hayatı yaşa, durursan hayat da duracak.
02 Mayıs, 2011
Luz Casal'ı sever misin?
zırr
hadi gel konsere?
hayır
bayılırsın ama.
biliyorum.
kadın gibi kadın. sesi, görüntüsü, ruhu..
hayır
ok, nasıl istersen.
bipp, bipp.
10 dakika sonra cep telini açabileceğin bir yere geç.
ok.
bipp, bipp
burada olsaydın keşke, yanımda.
!
zırr
yes
Y me hace sentir, lo que nunca crei.
Siempre te he mirado indiferente
Eras tan solo un amigo,
Mi norte y
Mi acieto y
mi equivocaiton,
Eres mi aliento y mi agonia,
tu buen humor,
Tu pena y dolor,
Dame tu mundo interior,
Dame tu sonrisa y tu calor,
Tu frio y tu ardor,
Dame tu oculto rencor.
Mi norte y
Mi acieto y , mi equivocaiton,Eres mi aliento y mi agonia,Te lo pido por favor
Que me des tu compania,
Fotoğrafına her baktığımda
Daha önce görmediğim
Yeni bir tarafını fark ediyorum
Ve senin her şeyim olduğunu, benim için her şey olduğunu tekrar ederim
Başlagıcım ve bitişimsin.
fikrimsin, özrümsün,
açlığımsın,
Ölümüm ve yeniden doğuşumsun,
Gecem ve gündüzümsün.
Bana neşeni ver, Bana melankolini ver,
Bana kokunu ver, bana tadını ver,
Bana ölümünü ve yaşamını ver,
Bana sakinliğini ver, bana öfkeni ver,
fikrimsin, özrümsün,açlığımsın,
Ölümüm ve yeniden doğuşumsun,
Gecem ve gündüzümsün.
Gecem ve gündüzümsün.
Sen her şeyimsin
hadi gel konsere?
hayır
bayılırsın ama.
biliyorum.
kadın gibi kadın. sesi, görüntüsü, ruhu..
hayır
ok, nasıl istersen.
bipp, bipp.
10 dakika sonra cep telini açabileceğin bir yere geç.
ok.
bipp, bipp
burada olsaydın keşke, yanımda.
!
zırr
yes
Y me hace sentir, lo que nunca crei.
Siempre te he mirado indiferente
Eras tan solo un amigo,
Mi norte y
Mi acieto y
mi equivocaiton,
Eres mi aliento y mi agonia,
tu buen humor,
Tu pena y dolor,
Dame tu mundo interior,
Dame tu sonrisa y tu calor,
Tu frio y tu ardor,
Dame tu oculto rencor.
Mi norte y
Mi acieto y , mi equivocaiton,Eres mi aliento y mi agonia,Te lo pido por favor
Que me des tu compania,
Fotoğrafına her baktığımda
Daha önce görmediğim
Yeni bir tarafını fark ediyorum
Ve senin her şeyim olduğunu, benim için her şey olduğunu tekrar ederim
Başlagıcım ve bitişimsin.
fikrimsin, özrümsün,
açlığımsın,
Ölümüm ve yeniden doğuşumsun,
Gecem ve gündüzümsün.
Bana neşeni ver, Bana melankolini ver,
Bana kokunu ver, bana tadını ver,
Bana ölümünü ve yaşamını ver,
Bana sakinliğini ver, bana öfkeni ver,
fikrimsin, özrümsün,açlığımsın,
Ölümüm ve yeniden doğuşumsun,
Gecem ve gündüzümsün.
Gecem ve gündüzümsün.
Sen her şeyimsin
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)