04 Nisan, 2011

Pera Palas

Pera Palas'a gidelim bir gün mutlaka dedi genç adam. kadın olmaz dedi kötü hatıralar var orada istemiyorum. o caddeden bile geçmek istemediğimi nasıl anlatabilirim ki..
geri sarsam filmi. silmiştim ben bunu hafızadan. neden bu kadar çabuk hatırlanır ki..

Çukurcuma'da eskicileri geziyorum. kokularıyla yolculuğum başlıyor. kim nasıl bakmış o altın varaklı aynaya? neden gizli gizli ağlamış acaba önünde? ya önünden geçerken anlamlı bakışmalar? derken önüme minik bir oturma grubu çıkıyor. hiç tarzım değil. neden önünde bu kadar duruyorum ki? bana bir cevap lütfen? fazla eski de değil. koyu kahverengi kolları, bordo kaplaması, ikili bir koltuk, iki tane de tekli kolçaklı koltuk. dükkan sahibi yanımda bitiveriyor anlamışcasına. en son ne zaman Pera Palas'a gittin diyor gözlerini koltuktan ayırmadan? hatırlamak istemezken neden yine karşıma çıkıyor ki? YÜZLEŞ(ME)..YÜZLEŞ(ME)..orta yaşlı adam başlıyor anlatmaya ben hangi sene diye düşünmeye başlamışken..Atatürk'ün Pera Palas'taki odasındaydı bu takım.

ilkokul bir..yeni bir çevre..yeni bir öğretmen..neden başka bir şehirde başlıyorum ki..annemle babam ayrılmış ya da ayrılacak..geçici olarak. teyze evindeyiz. İstanbul'da. önlük, çanta, yeni arkadaşlar..hiçbirini istemiyorum. zaten ben okuma yazma biliyorum ki..iki hafta oldu hergün annem  bırakıyor, kuzin alıyor okuldan. bu korunaklı durumdan çok rahatsızım ..sonunda babam çıkageliyor okula..ve okuldan dışarı çıkıyoruz. bu serbestlik karnımı karıncalandırıyor, iyi ki geldin baba. bütün öğledensonra dolaşıyoruz kahkahalar atarak. babamın yorulmadın mı sorusuyla annem geliyor aklıma. haberi var mı acaba beni okuldan babamın aldığından? seni çok güzel bir otele götüreceğim dediği anda olmadığını anlıyorum. beyoğluna diyor bütün gün bindiğimiz aracın şöförüne. Pera Palas'a.